11 Haziran 2016 Cumartesi

E-kitap / Normal Kitap


Merhabalar,

Gümüzde, teknoloji hayatımızın neredeyse her alanını etkisi altına almışken, okuma alışkanlıkları da bu durumdan kendini kurtaramadı ve e-kitap/normal kitap tartışmaları aldı başını gitti. E-kitaplar yavaş yavaş küçüklükten alıştığımız kitaplarımızın yerini alırken iki tarafında birbirleri üzerine avantaj ve dezavantajları olduğu yadsınamaz.


E-kitap okumaya yeni yeni alışan biri olarak Arka Kapak Dergisinin haziran ayı sayısında 'E-Kitapları Seviyoruz' yazısı ilgimi çekti ve daha önce bu konu ile ilgili sunumlar yapmış olduğum için kendi fikirlerimi de yazmak istedim. 


E-kitap macerama 2-3 hafta kadar önce Calibro alarak başladım diyebilirim. Daha öncesinde PDF formatında 2 kitabı tablet aracılığı ile okumuştum.

Calibro kullanmaya başlayana dek e-kitap/kitap tartışmasında kitap tarafında yer alıyordum. En büyük sebebim ise hiç bir e-kitabın, kitabı elinde tutma, kitaplıkta görme hissini veremeyeceği idi. Bu görüşümü hala savunuyor olsam da e-kitapların sağladığı kolaylıklar eskisi kadar karşı çıkmama sebebim oldu.



Bir çok açıdan kolaylık sağlayan e-kitaplar tabii ki normal bir kitap ile aynı tadı vermiyor ancak taşıma, depolama ve bunun gibi bir çok konuda kolaylık sağladığını söyleyebilirim. Bahsetmek istediğim ilk konu fiyatlar. Malum günümüzde kitap fiyatları pekte azımsanacak cinsten değil. Hele de benim gibi 2 3 günde bir kitap bitiriyor ve kitaplara para yetiştiremiyorsanız. Bu açıdan oldukça memnun olduğumu söylemem gerekir. Henüz hiç bir online mağazadan e-kitap alışverişi yapmadım ancak ufak bir araştırma yaptığımda online mağazalardaki e-kitap ile normal kitap fiyatları arasında 1-2 TL gibi saçma bir fark olduğunu farkettim. Aradaki bu ufak fark saçma gelmesine rağmen aradığım kitapların neredeyse hepsini PDF ya da EPUB olarak internette araştırdığımda oldukça fazla seçenek olduğunu gördüm. Bu konuda ki en büyük sıkıntım ise yeni çıkan kitapları PDF veya EPUB formatlarında bulamıyor olmak.


Tabii ki e-kitap okuyor olmam normal kitaplarımdan vazgeçmeme sebep olmadı bu sebeple okumayı çok istediğim ancak e-kitap olarak bulamadığım kitapları almaya devam ediyorum. Yine de kitap masraflarımın oldukça azaldığını söyleyebilirim. 


Depolama konusuna gelirsek... E-kitap Okuyucular sayesinde bütün kitaplığınızı yanınızda taşımak mümkün. Çoğu E-kitap Okuyucunun sahip olduğu 4 GB hafıza yaklaşık 3.000 kitabı yanınızda taşımanıza olanak veriyor. Hafıza kartı kullanılabilen bir E-kitap okuyucu kullanırsanız tabii ki bu sayı artarak gidiyor.
Okuyup beğendiğimiz kitapları, kitaplığımızda görmenin tadı tabii ki bir başka ancak taşınma gibi durumlarda kolilerce kitap olması işleri biraz zorlaştırıyor.


E-kitapların bir diğer güzel yanı ise oldukça hafif olmaları. Benim kullandığım Calibro yanlış hatırlamıyorsam 200 gr civarında ve bu ağırlık bir kitabın hele ciltli bir kitabın ağırlığının yanında hiç bir şey değil. Taşıma ile ilgili bir başka nokta ise yıpranma. Kitaplarım konusunda oldukça titiz olduğumdan, en ufak bir katlanma ya da yıpranma canımı sıkabiliyor. Hele ki tatile gittiğimde kitaplarımın gördüğü zarar benim için tam bir kabus. Takdir edersiniz ki bu durumu bir e-kitap okuyucu da görmek pek muhtemel değil. Çizik tarzında zarar görebilmelerine rağmen ekran koruyucu yahut kılıf kullanarak bu zararı minimuma indirmek mümkün.




E-kitapların avantajları hakkında aklıma gelen son ve belki de en önemli özellik ise okumayı kolaylaştırması. Dışarının ışığına göre ekran parlaklığını otomatik ya da manuel olarak ayarlamanız mümkün. Bu özellik okurken meydana gelen göz yorulmalarını oldukça azaltıyor. Buna ek olarak yine yazı tipi ve büyüklüğünü de ayarlayabiliyorsunuz.


Bu kadar avantajdan sonra bir iki tane de dezavantaj söylemek gerekir. Bunlardan ilki; ne kadar avantajlı olursa olursa kullandığınız e-kitap okuyucu halihazırda elektronik bir alet. Bozulma, kırılma, eskime gibi normal bir kitapta göremeyeceğiniz ya da okumanızı engelleyecek sorunlar ile bir e-kitap okuyucuda karşılaşabilirsiniz. 


Yine cihazın teknolojik bir alet olmasından kaynaklanan şarj etme sorununu da bir dezavantaj olarak düşünebiliriz. Bir telefon ya da tablet kadar çalışmadığından e-kitap okuyucuların oldukça uzun süre idare eden pilleri var. Kullanıma ve alacağınız cihaza bağlı olarak 30-90 gün arası değişen pil ömürleri var.


Kitabı elinde tutma, sayfa çevirme, sayfa sayındaki ilerlemeyi görme gibi hisleri e-kitaplarda bulmak mümkün değil. Bu da benim için bir dezavantaj sayılıyor. Beğendiğim cümlelerin altını çizme ya da post-it yardımı ile işaretleme oldukça sık yaptığım bir hareket. Diğer okuyucuları bilmiyorum ama Calibro da alt çizme ve not alma gibi özellikler bulunsa da bir kitap ile yine aynı hissi veremiyor. Aynı şekilde sahip olma hissi de e-kitaplarda bulamadığım bir özellik. Bir kitabı aldığınızda o siz birine verene kadar sizindir. E-kitap ise indirdiğiniz, dilediğiniz zaman silip tekrar indirebileceğiniz sanal bir şey.


E-kitap ya da değil okumak her zaman, her türlü güzel bir özellik. Bu sebeple yazımı Cicero'nun bir sözü ile bitirmek istiyorum.


"Kitapsız bir oda ruhu olmayan bir beden gibidir." -Marcus Tullius Cicero










9 Mayıs 2016 Pazartesi

The Beatles - Hunter Davies

Ob-La-Di Ob-La-Da life goes onLa-La-La-La life goes on 🎶



 







Ob-La-Di Ob-La-Da life goes on
La-La-La-La life goes on 🎶

















Kara Plak Yayınlarının türkçeye kazandırdığı The Beatles'ın tek onaylı biyografisi okuduğum en iyi biyografilerden biri oldu. Sadece hayranı olduğum grubun doğuşu ve dünyaya yayılış hikayesini değil dört beatle'ın hayatından geçmiş neredeyse herkesin hikayesinin bulunabileceği içi dopdolu bir kitap. Yazar Hunter Daviesin Beatleler ile yakın olması kitabın samimiyetini de arttırmış. Dili oldukça akıcı ancak sadece The Beatles elemanları değilde hayatlarindanhayatlarından geçen kişilerin de hikayelerini okumak biraz yavaşlatabiliyor. Bunun dışında görebildiğim hiç bir problem yok kitapta. Bilmediğim oldukça fazla şey öğrendim beatlelar hakkında ve herkesin okumasını tavsiye edeceğim bir biyografi The Beatles.


 








"Sizce Beatles neden bu kadar popüler? Kökenleri Amerikalı zenci şarkıcılarda bulunabilecek orijinal Rock'n'Roll müziğini tekrar canlandırdılar. Cliff Richard gibi iğdiş edilmiş ortamı vurdular. Duyguları ateşleyen enerji gitmişti. Beatles bıkkın bir ortamda patladı. Çığlıkları var eden şey Beatles'tı. Gençlik isyanını sembolize eden hem fiziksel hem de işitsel heyecan buradaydı.
Özünde pek enstrümantal çalmayan bir vokal grubu olarak bağımsız fikirleriyle keyif, övgü ve para için istediklerini çalıyorlar. Baştan sona doruklarda gezinen bir grup. Onlar gibi bir tane daha geleceğini sanmıyorum."













"Ve ne zaman acıyı duyarsan
Bırakma kendini
Taşıma sırtında dünyayı
Sen de bilirsin,
Aptaldır dünyasını daha da soğutarak
Umursamazmış gibi davranan."
The Beatles'tan uzaklaştıkça daha da yakınlaşıyoruz aslında 🎶

23 Nisan 2016 Cumartesi

Cadı Avcısı - Virginia Boecker

Yazarın ilk kitabı olmasına rağmen kurgusu ve dili oldukça akıcıydı Cadı Avcısının. Okuduğum bu kitap okuduğum en başarılı fantastikler arasında yerini aldı. Konusundan biraz bahsetmek gerekirse; Elizabeth 9 yaşından itibaren cadı avcısı olarak yetiştirilmiş ve en iyiler arasında yer almayı başarmış. Ancak bir komplonun kurbanı oluyor ve hapse giriyor. Onu düştüğü bu durumdan kurtaran kişi ise hiç beklemediği ve en nefret ettiği kisilerden biri oluyor. Ailesi saydigi en yakin arkadasina sirt cevirmesi gerekse bile amacindan sapmamayi kafasina koymus Elizabeth peki bu kararı sevdiklerini kurtarmasina yardimci olacak mi? Cevabi bu 400 sayfanin icinde 😊
Kesinlikle okunmasını tavsiye edeceğim bir kitap. Ikinci kitabı da merakla bekliyorum.

Sıfır Sayı - Umberto Eco


"Kaybedenler, kendi kendini yetiştirmiş kişiler gibi, kazananlara oranla çok daha geniş bir bilgi ağına sahiptirler; kazanmak istiyorsan tek bir şey bilmen, her şeyi bilmekle zaman yitirmemen gerekir; derin bilginin hazzı kaybedenlere özgüdür. Biri ne kadar çok şey biliyorsa, işleri o kadar ters gidiyor demektir."



"İnsan olanaksız umutlar besleyerek yaşadığı sürece zaten bir kaybedendir. Sonra bunun farkına vardığında da her şeyi boş verirsin."

Okurken çok zorlandığım bir kitap oldu Sıfır Sayı. Bu kadar yormasını da beklemiyordum açıkçası çünkü yazar ve kitapları hakkında çok olumlu yorumlar almıştım. Herhalde bu kitaba özgü bir durum diye düşünerek yazardan soğumamaya gayret göstereceğim. Collona hayatta pekte başarılı olamamışken gazeteci Simeiden iyi bir iş teklifi alır. Gazete için hazırlanan 12 'Sıfır Sayı'yı yönetmesi ve 'asla çıkmayacak olan bir gazetenin hazırlanışı ile geçen 1 yılı' anlatan bir kitap yazmasını ister. Kitabın büyük bölümü bu gazeteye yazı yazan kişiler ve Collona arasında geçmekte ve yaklaşık 70 sayfalık bir bölüm İtalya siyasi tarihini anlatmakta.





"Bir yalan dünyada yaşıyoruz ve sana yalan söylendiğini biliyorsan hep kuşkuda yaşamak zorunda kalıyorsun. Ben kuşkuluyum, daimi olarak kuşku duyuyorum."

Sıfır - Tunç Kılınç



"Önceden tehlikenin geleceğini hissetsen bile üzerine gidersin bazen. İçindeki duvara tosladığında, kendini etrafındaki bir duvara vurma isteği duyarsın. Bilirsin, derinlerdeki yıkım arzusu dış dünyanı da yıkacaktır. Ancak umursamazsın."



Ben bu kitabı ne kadar beğendiğimi anlatacak kelime bulamıyorum. Herşeyi ile çok başarılı... Her sayfada altını çizdiğim en azindan bir cümle var neredeyse. Üzerine bol bol düşünülecek, dersler çıkarılacak, hayatınızı nasıl yaşadığınızı sorgulatacak bir kitap. Bana Dante'nin İlahi Komedya'sını hatırlattı başlarda. Başkarakterimiz Ali, bir arkadaşının ölüm haberini aldıktan sonra kaza geçirir. Durumu ağırdır ve aylar süren bir dizi ameliyata maruz kalır. Ancak, Ali bu sürede bilinçsiz yahut uykuda değildir. Aksine Peponide bir çok insan ile tanışmakta ve bir süre sohbet etmektedir. Kimler yok ki Peponide; Einstein, Steve Jobs, Andy Warhol... Konuştuğu her kişi hayatının bir bölümünü sorgulatır Aliye.



"Hayatım boyunca kendim olabileceğim bir yer aradım. Bu yer bazen bir insanın yüzü oldu, bazen sevdiğim bir kitapta altını çizdiğim cümle, bazen ölüler gibi haftalarca susmanın saltanatını yaşamak, bazen de denizin köpüren mavi kaosunda eritmekle gözlerimi. Ama yetmedi bunlar.
İnsanın kendi olabileceği tek yer kalbidir dedim sonra, insan yalnızken kendisidir diye de uzattım."

Aşk Nerede? - Ayşe Ayhan




"Bazen acı öyle bir seviyeye gelir ki, sana o acıyı hissettirene üzülmekten çok olayın kendisine üzülürsün."


Hep aşk kitabı okumayı pek sevmem çok sıkılıyorum okurken derim ammaa canım Ayşe Hocam yazdıysa onu bayıla bayıla okurum valla 😍 Çok net olarak söyleyebilirim ki okuduğum en iyi aşk kitabıydı Aşk Nerede? En ufak bir sıkılma yaşamadım. Dün akşam bir kaç sayfa okuyayım diye elime aldım ve bıraktığımda saat 3.30 olup kitap bitmişti. Ayşe hocamın kalemine de aşık oldum bu süre içinde tabii. Bu kadar mı içten bu kadar mı samimi yazılır bir kitap...
Deli kızımız Handeyle bol bol gülüp Kubilaya ve sarı çalıya sinir olduk. Eric kafamızı karıştırsa da ona sinir olmayı pek başaramadık en azından uzun süre başaramadık. Benim en sevdiğim karakter Tess oldu. Verdiği öğütler ve samimi tavrını çok sevdim. Kitabın konusuna gelirseek... Hande kreatif direktör olarak çalışmakta olup patronu Kubilaya gönlünü kaptırmış ve bir gün Kubilay bir suprizi olduğunu söyleyince hislerine karşılık bulduğuna inanır. Gelin görün ki Handeciğimiz terfi etmiştir. Kötü haber ise şehir değiştirmesi gerektiğidir. Bunun şokunu atlatamadan Kubilayın nişan haberini ve şirket tatili için İsviçreye gidileceğini öğrenir. Şanssızlık bu başlamışken durur mu hiç? Handeden habersiz uçak saatleri değiştirilir ve maceralar başlaar... Hiç vakit kaybetmeden Hande ve Eric ile tanışın derim ben ve garanti veriyorum pişman olmayacaksınız.

Jose Mauro de Vasconcelos - Zeze


"Hepimiz büyüktük. Küçük küçük parçalarla, aynı üzüntüden payını alan büyük ve hüzünlü kişiler."


"Güneşsiz günleri sevmiyorum. Gelmesiyle gitmesi bir oldu mu seviyorum yağmuru. Uzun sürdü mü, her yanım küflenmiş gibi geliyor."
"Tanrının güneşi bu denli güzelse sen bir de ötekini düşün."
"Hangi güneşi Adam? Çok büyük olan bunu tanıyorum bir tek."
"Daha da büyük olan bir başkasından söz etmek istiyorum. Yüreğimizde doğan güneşten. Umutlarımızın güneşinden. Düşlerimizi de uyandırmak için göğsümüzde barındırdığımız güneşten."



Vasconcelos okumaya ne kadar da geç kalmışım ben. Nasıl güzel kitaplar bunlar😍 Ah Zeze çok özür dilerim senden keşke daha önce tanışsaymışız. Üç kitabı da gözlerim dolu okudum. Tam mutlu olacağız derken yine üzüldük Zeze ile birlikte. 5 yaşından başlayıp 14 yaşına kadar olan sürede Zezenin yaşadıkları anlatılıyor bu üç kitapta. Şeker Portakalı 5-6 yaş civarı okula başlaması, Portuga ile tanışması ve ailesinin zorlu yaşamını içeriyor. Güneşi Uyandiralima geldiğimizde zengin ama aşırı alıngan bir aile tarafından evlat edinilmiş buluruz Zezeyi. Yeni okulu, yüzmeye başlaması ve babası yerine koyduğu Maurice Chevalierin anlatıldığı bu 2.kitapta ergenlik dönemindedir kahramanımız. Serinin son kitabı Delifişekte ise yaşamın katı gerçekliği ile yüzleşen, babasına duyduğu sevgiyi farkeden ve haklarını arayan bir Zeze var karşımızda. Çocuk kitabı olarak konuları biraz ağır bulsamda 7den 70e okunması gereken kitaplar. Yazarın kendi yaşamından alıp hikayeye gizlediği öğeler görüldükçe eserin bu başarısının kaçınılmaz olduğu da anlaşılıyor.




"İnsan yüreğinin, bütün sevdiklerini içine alabilmesi için çok büyük olması gerektiğini bilmelisin."


"Seninki, Zeze, hüzünlü bir güneş. Yağmur yerine gözyaşlarıyla çevrili bir güneş. Olanca yeteneğini ve gücünü keşfetmemiş bir güneş. Senin tüm anlarını henüz güzelleştirmemiş bir güneş. Küçük, bir parça da mızmız bir güneş."