19 Mart 2016 Cumartesi

Veronika Ölmek İstiyor - Paulo Coelho


Veronika Ölmek İstiyor benim 3. Paulo Coelho kitabımı ve yazarın kalemine tekrardan aşık oldum. Portobello Cadısı ve Simyacıdan sonra Veronika Ölmek İstiyor da beni sarmalayıp elimden bırakamadan okuttu kendini. Veronika her gününün aynı olması ve işe yarar bir şey yapamadığı düşüncesi ile intihar etmeye karar verir. Bir kutu uyku hapı ile bu kararını gerçekleştirir ancak kendisini şaşırtan bir şekilde başarısız olur. Gözlerini açtığında bir akıl hastanesinde olduğunu görür. İlaçların etkisi ile kalp krizi geçirmiştir ve kalbi büyük bir hasar aldığından 1 haftadan fazla yasayamayacaktir. İntihar girişimi başarısız olmasına rağmen öleceğini öğrenmek Veronika yı rahatlatır ancak hesaba katmadigi şeyler ortaya çıkar. Hastanede geçirdiği 1 haftada yaşadıkları, tanıdığı insanlar sayesinde Veronika hayatın hala yaşanabilir olduğunu anlar. Buna ek olarak ise Veronika bu 1 haftada intiharı öncesi yaşamadığı aşkı tadar.

Milena'ya Mektuplar - Franz Kafka


""Ya hep ya hiç" sözü ne kadar büyük bir söz. Sen de ya benimsin ya değilsin. Benimsen eğer hiç mesele yok her şey yolunda demektir. Ama benim değilsen hiçbir şey yok demektir. Farkındayım bir insana böylesine bağlanmak bayağılığın da ötesinde bir şey. İşte bu yüzden aklıma bu düşünce geldiğinde durmadan bir korku çöküyor yüreğime..."


Milena Jesenska ile Franz Kafka'nın ilişkileri başlangıcını bir araya geldikleri dost meclisine ve Kafka'dan gelen öykülerinin Milena tarafından Çekçeye çevrilmesi isteğine borçludur. Mektuplasmalari Kafka'nın ölümünün kısa bir süre öncesine dek devam eder. Her sayfasında görülebilen ümitsizlik ve çaresizliğin sebebi Milena'nın evli Kafka'nın ise nişanlı olmasının yanı sıra birbirlerinden uzak olmasıdır. Bir eşi daha olmayan bu mektup şeklinde kendini gösteren aşk romanı okunması gereken ve yazarın iç dünyasını açıkça gözler önüne seren bir kitap.



"Odanda seni her gün gören dolap olsaydım keşke. Koltukta oturuşunu, mektup yazışını, yatmanı, uykuya dalmanı seyrederdim. Ama iyi ki de değilim, çünkü son günlerde çektiğin acıları, Viyana'dan ayrılışını izleseydim kederden yere yıkılırdım."

Amok Koşucusu - Stefan Zweig


"Akşam ağırdan alır. Öğle zamanı gibi küstahça pencereden içeri bakmaz, duvarlardan karanlık sular gibi fışkırır, tavanı boşluğa doğru kaldırır, her şeyi yavaş yavaş aşıp sessiz sularının içine karıştırır."



Amok Koşucusu Stefan Zweig'ın çok büyük ilgi görmüş öykü kitabına adını veren ve çok etkileyen öyküsü. Bir doktorun bir kadın yüzünden düştüğü çaresizliği ve ölüme olan yolculuğunu konu alıyor. 7 öyküden oluşan Amok Koşucusu saplantılı insanları, onların yaşamlarını ve sonlarını biraz karamsar ama oldukça etkileyici biçimde ele almış.

Öykü kitabı okumayı karakterlerle yeterince tanışamadığım ve bir roman gibi sarmalamadığı için pek sevemedim ancak Stefan Zweig'ın öyküleri kısa olsalar bile sürüklemeyi başaracak türden. Ve eğer dikkatli okunursa yazarin ikinci dünya savaşı yıllarındaki, onu ve karısı Lotteyi intihara surukleyen ruh hali kendini gösteriyor.

18 Saat - Ertürk Akşun


"Aşkın değeri ne kadar sevdiğinle ölçülemezdi ki. Sevebilmenin dışında, karşındaki değerli kılan çok önemli bir faktör daha vardır: Kaybetme korkusu.
Yemeği bile güzel kılan şey, aç kalma korkusu değil midir aslında? Mutluluk bile acılar olgunlaştıkça tat vermeye başlayan bir meyve değil midir? Yokluğu sıkıntı doğuracak şeyleri sevmek kolaydır bu yüzden."



Hayran kaldığım bir kitap oldu 18 Saat. Elime kocaman bir fırça alıp kitabın çoğunluğunu çizmek istedim. O kadar güzel ve düşündürücü sözler vardı ki içinde durup düşünmeden edemedim. Kurgusuna gelirsek yine çok beğendim. Çok başarılı bir kitap her anlamda. Gezi ruhunu bile tekrar yaşadığım noktalar oldu. Konudan da biraz bahsedeyim. Tek bir baş kahraman yok bu kitapta. Bir çok karakterin yolları bir açılış kokteylinde kesişir. Bir de eylemci bir grup eklenince bu kokteyle olaylar karışıyor. Nadir ve Tolga karakterlerine özellikle bayıldım. Konuştukları konular ve hayata bakışları beni çok etkiledi. Özge ile bir araya geldiklerinde yaşanan tartışmalar da bana iki arkadaşım ile yaptığımız konuşmaları hatırlattı. 



"Neden eylülü seviyoruz ki acaba? Kime sorsan, hangi yazara, şaire, sanatçıya, aşığa sorsan seviyordur eylülü. Hüznü seviyoruz biz çünkü... Mutluluğumuzu bile ancak hüzünle ifade edebilen bir geçmişten geliyoruz. Aşkı bile acılı seviyoruz. Nedir bu hüzün peki? Tam karşılığı acı çekmek de değil. Mutluluğun içine karışmış acı gibidir hüzün... Biz onsuz asla yapamayız. Tabiatın sonbaharı eylülden daha çekicisi ve hüzünlüsü insanın sonbaharıdır aslında. Hem en yaratıcı olduğu hem de en verimli olduğu çağıdır insanın sonbaharı. Ama aynı zamanda yavaş yavaş çöküşün başladığı andır o an. İşte o yüzden eylülü insanların yüzünde seyretmek lazım biraz da..."

On İkinci Gece - William Shakespeare


"Ne yazık ki, verilen sözler sözcüklerin yüzünü kara çıkarttığından beri, sözler de tam anlamıyla düzenbaz oldular."



Shakespeare'in komedyaları arasında oldukça ünlenen bir yapıt On Ikinci Gece. Hamlet ve Othelloyu lisede okumama rağmen komedyalarını okumamıştım Shakespeare'in ve On İkinci Gece bunun için bir başlangıç oldu diyebilirim. Bana biraz Yanlışlıklar Komedyasını anımsatan bir oyun ancak yine de okurken çok keyif aldım. Oyunun ana olayı Olivia, Viola, Orsino ve Sebastian arasında geçen aşk öyküsü ancak bu durum Viola ile Sebastianın ikiz olması ile renkleniyor. Viola kılık değiştirip Orsinonun hizmetine giriyor sonrasında ise ona aşık oluyor. Ancak Orsinonun gözü sadece Oliviayı görüyor. Orsino Violayı aralarını yapması için görevlendiriyor ve bu durum hiç umulmadık bir sonuç doğuruyor. Olivia Violaya aşık oluyor. Komedi öğeleri ise Malvolioya karşı hazırlanan oyun ile sunulmakta.



"Ey aşk, ne kadar duyarlısın her yeni düşünceye, duyguya;
Sevgilinin aklını çelen her yeni düşünceyi;
Yutmaya hazırsın aç denizler gibi.
Ama ne olursa olsun değeri
Bir anda yitiriyor hepsini!
Sevgilinin kafası çeşitli hayallerle dolu,
Aşk ise hayal ediyor olmadık işleri."

Kırmızı Saçlı Kadın - Orhan Pamuk


"Uzun bir süre kimseyle konuşmadım; içime döndüm. Dünya ile arama uzaklık koydum. Dünya güzeldi, içim de güzel olsun istedim. İçimde bir suçluluk, hatta kötülük yokmuş gibi yaparsam, yavaş yavaş kötülüğü unuturdum. Böylece hiçbir şey olmamış gibi yapmaya başladım. Hiçbir şey olmamış gibi yaparsanız ve gerçekten de hiçbir şey olmuyorsa, hiçbir şey olmaz sonunda."



Kırmızı Saçlı Kadın, Nobel Edebiyat Ödüllü yazarımız Orhan Pamuk'un bu yıl çıkan ve çok ses getiren kitabı. Kitap 3 ana bölümden oluşuyor. İlk bölüm baş karakterimiz Cem'in çocukluğunu anlatıyor. Ailesi, babasının onları terk edişi, para kazanmaya başlaması ve çırak olarak yanında çalıştığı kuyu ustası Mahmut Usta... Bu bölümde en dikkat çekici nokta ise Cem'in ilk aşkı Kırmızı Saçlı Kadın ile tanışması.
İkinci bölüme geçtiğimizde Cem'in büyüyüp inşaat sektöründe dünyaya açılması ve evliliğini görüyoruz. Her şey yolunda giderken ise geçmişi Cem'in karşısına hiç ummadığı bir anda çıkıyor.
Üçüncü ve son bölüm ise anlatıcının değiştiği ve olayları Kırmızı Saçlı Kadının gözünden gördüğümüz bölüm.
Açıkçası ben kitap hakkında ne düşüneceğimi bilemiyorum. Okurken bazı noktalarda sıkıldım ancak kurgusu hoşuma gitti. Sonunu ise tahmin edilebilir buldum. Yine de akılda kalıcı ve insani etkileyen bir roman.



"Kasabanın ışıkları gözükmüyordu; gök lacivertti ama yıldızların ışıltısı sanki alemi turuncu yapmıştı. Biz de sanki bu alemde koskocaman bir portakalın üzerine oturmuş, karanlıkta uyumaya çalışıyorduk. Göğe çıkıp yıldızların ışıltısına ulaşmak yerine, şimdi üzerinde uyuduğumuz toprağın içine girmeyi hayal etmemiz doğru muydu?"

İnsan Neyle Yaşar? - Lev Tolstoy


"Sakın aklınızdan çıkarmayın, gerçekten önemli olan tek bir an vardır: Şimdi! En önemli an yaşanılan andır, şimdidir; çünkü yalnızca şimdiyi değiştirmeye gücümüz yeter. En çok ihtiyaç duyulan kişi, o an yanınızda olandır; çünkü hiç kimse, ne zaman, kime, ne gibi bir ihtiyacı olacağını bilemez. Yapabileceğiniz en önemli iş, o an yanınızda olan insana iyi davranmaktır, çünkü o insanın yeryüzüne gönderiliş nedeni budur!"

İnsana ders veren hikaye derlemeleri ile oluşmuş İnsan Neyle Yaşar?
Kitap ismini ilk hikayeden alıyor ve hikayede fakir bir ayakkabı ustası Mihail'i donmaktan kurtararak evine getiriyor. Mihail'in cevap bulması gereken 3 soru var. İnsana yön veren şey nedir, insana ne verilmemiştir ve insan ne ile yaşar?

Okunması ve üzerine düşünülmesi gereken klasiklerden biri İnsan Neyle Yaşar?



"Ne diyordun? O daha kötüymüş! Kötülük eden bir tek o olsaydı, ortada kötülük kalmazdı. İki insan arasındaki kötülük sadece birinden mi çıkar? Kötülük iki taraflıdır. Onun yaptığı kötülüğü görüyorsun ama kendikine gözlerin kapalı. Sadece o kötü olsa, sen hep iyi olsaydın ortada kin olmazdı."

Zincire Vurulmuş Prometheus - Aiskhylos


"Kibrimden, gururumdan susuyorum sanmayın:
Kendimi bu hallere düşmüş gördükçe,
Bir düşünce kemirip duruyor içimi:
Ben değil miyim bu yeni tanrılara
Bütün üstünlüklerini kazandıran?
Ama bu konuda susuyorum,
Neler söyleyeceğimi biliyorsunuz."



Prometheus, Titanların isyanı sırasında tarafsızlığını koruyarak Zeus'un gözüne girmeyi başaran bir Titandır. Olimposta diğer Tanrılar ile birlikte yaşamaktadır ancak Zeus ve arkadaşlarına karşı kin beslemektedir. Bunun sonucunda da Ateş Tanrısı Hephahistostan ateş kıvılcımını çalarak insanlara verir. Bu yaptığı itaatsizlik için Zeus'un verdiği emir ile Kafkas dağına zincirlenir ve işkenceye çarptırılır.
3 kitaptan oluşan bu tragedyadanın sadece ilk kitabı olan Zincire Vurulmuş Prometheus günümüze ulaşabilmiş, diğer 2 kitabın sadece ismi kalmıştır. Tiyatro oyunu olarak yazılmış eser zorbalık karşısında aklın yer aldığı bir özgürlük mücadelesidir.

Bir Yaz Gecesi Rüyası - William Shakespeare

"Gözlerin birer kılavuz yıldız sanki,
Sözlerin unutulmaz birer ezgi.
Öyle ki ekinler yeşerdiğinde
Bahar çiçeklerinde goncalar belirdiğinde,
Tarlakuşunu değil seni gözler çobanlar,
Senin sesini özler."



Bir büyü sebebiyle oluşan yanlışlıklar ve bunun sonucu meydana gelen olaylar anlatılıyor Bir Yaz Gecesi Rüyasında. Shakespeare'in diğer eserlerinde de görülebilen karmaşık aşk ilişkileri ve komedi bu oyunda da bolca yer alıyor.

Theseus ve Hippolytanın düğün töreni hazırlıkları sırasında başlar olaylar. Demetriusta Lysanderda Hermia'yı sevmektedir. Hermia ise kalbini Lysandera kaptırmıştır ancak babası Hermianın Demetrius ile evlenmesini istemektedir. Helena ise umutsuz bir şekilde Demetriusa aşıktır. Periler Kralı Oberonun hizmetkarı Puck Demetriusa yapması gereken büyüyü Lysandera yapınca işler karışır.

Bu sırada periler kraliçesi Titania, Oberonun çok istediği bir hizmetkara sahiptir. Oberon da bu adamı kendi hizmetine alabilmek için planlar kurmaktadır.

İlyada - Homeros


Homeros'un epik şiiri İlyada temelinde Truva Savaşı olmasına rağmen savaşın kısa bir bölümünü kapsar.
Neredeyse hepimiz biliriz Truva Savaşı efsanesini... Paris, 3 büyük tanrıça arasındaki güzellik yarışmasında altın elmayı Afrodite verir. Afroditte karşılığında en güzel kadın olarak bilinen Heleni hediye eder Parise. Helenin kocası Akha kralı Menelaus tarafından Truvaya karşı başlatılan savaş Truva atı sayesinde son bulur. Menelaus içinde Akhilleus ve Agamemnon'un da bulunduğu büyükbir ordu toplar ancak Akha orduları komutanı Akhilleus, bir rehine yüzünden Agamemnon'a olan öfkesi savaşı bırakmasına sebep olur. Sonrasında savaşa dönmesini sağlayan olay ise Hektor tarafından öldürülen arkadaşı Patroklostur.
Tanrılar arasındaki kıskançlık ve anlaşmazlıkların da bolca yer aldığı destan Truva Savaşının sadece kralların değil aynı zamanda tanrıların da savaşı olduğunu ortaya koyar.

Şiir ve destan sevenler için okunması gereken bir eser. Dili biraz ağır olmasına rağmen okuması çok zevkli. Yunan tarihine olan merakım sebebiyle de çok severek okudum İlyada'yı.

Öldürmeye Değer Kişiler - Peter Swanson




Bitirdikten sonra yarım saat kafamı toplamaya uğraştığım bir kitap oldu Öldürmeye Değer Kişiler. O nasıl bir kurguydu! Nasıl bitirdiğimi farkedemediğim bir kitap resmen bir baktım ilk bölümü bitirmişim sonra bir daha baktım kitap bitmiş.

Lily ve Ted uçaklarını beklerken tanışırlar. Bu sırada Ted karısının onu aldattığını yeni öğrenmiştir ve içinden gelen tek şey karısını öldürmektir. Bir daha görmeyeceğinden emin olduğu Lilyye içini döker ve gelin görün ki Lily bu konuda ona yardım etmeye gönüllü olur. Ancak işler pekte planladıkları gibi gitmeyecektir. Çok heyecanlı ve bol bol ters köşelerden oluşan kitapla ilgili tek beğenmediğim şey olayların bitişinden sonrası biraz uzun geldi bana ama o kısımda öyle bir sona erdi ki bir süre sayfaya boş boş bakakaldım. Polisiye severler mutlaka okumalı bu kitabı!










Ernest Hemingway - Yaşlı Adam ve Deniz

"Okyanus böylesine vahşi ve acımasız olurken zavallı kuşlar niye böyle narin ve güzel yaratılmış acaba? Deniz çok güzel, çok merhametlidir. Fakat birden öyle değişiverir, öyle zalimleşir ki; başımızın üstünde fırıl fırıl dönen bu ufacık ve ötüşleri hüzünlü kuşlar için dayanılmaz olur."


Yaşlı Adam ve Deniz, Ernest Hemingway'e Nobel Edebiyat kazandıran eseridir. Baş kahraman balıkçı Santiago (ispanyolca da çile çekişin sembolü olan Aziz Yakup'a verilen isim) 84 gündür balık yakalayamadığı için talihinin kapandığını düşünmektedir. Ancak şanslı bir sayı olarak gördüğü 85. gün açıklarda büyük bir kılıçbalığı takılır oltasına. Günlerce uğraştıktan sonra balığı öldürmeyi başarır ve eve dönüş yolculuğu başlar. Ama balığı yormak amacıyla kıyıdan o kadar uzaklaşmıştır ki geri dönüş yolculuğu pekte kolay geçmez.
Hemingway'in ifadesine göre karakterler sembolik olmakla birlikte yaşanmış bir öyküden alınmışlardır. Kitabın tamamına bakıldığında vermek istediği düşünce bir amacımız olduğunda, bunu gerçekleştirmek için karşılaştığımız zorluklar ile elimizden gelen en iyi şekilde mücadele etmemiz gerektiğidir.



"Yıldızları öldürmeye kalmadığımıza iyi ediyoruz, ya bir de onu yapsaydık! Ya bir de her gün ay'ı öldürmeye çalışsaydık?"

18 Mart 2016 Cuma

Mucize - R.J Palacio


Okuduğum en tatlı kitaplardan biri oldu Mucize. Baş karakterimiz August nam-ı diğer Auggie genetik bir bozukluk sebebiyle normal insanlardan farklı bir yüze sahip olarak doğuyor. Daha açık olmak gerekirse yüzünün tamamı yaralar ile kaplı. Bu özelliği insanların ona bir iki değil defalarca bakmasına ve çoğunun yüzünde hosnutsuz hatta korkan bir ifade oluşmasına sebep oluyor. Sadece küçük çocuklar değil yetişkinler dahi sokakta August ile karşılaştıklarında korkmaktan ve çekinmekten kendilerini alamıyorlar. August bu duruma artık alışmış ancak yine de haklı olarak kırgınlığı oluyor. 5. sınıfa kadar evde annesi tarafından eğitim görmesine ragmen artik okula gitme zamanının geldiğini düşünerek okula başlıyor. Özel durumundan dolayı çok tereddüt ederek başlıyor okula. Insanlar Augusttan uzak durmasina rağmen sayısı bir elin parmaklarını geçmeyecek kadar öğrenci onunla konuşma 'cesaretini' gösteriyor ve anlıyorlar ki nasil gozukurse gozuksun muhabbeti ve kendisi cok eğlenceli bir kişi. Mucize Augustun bazen üzücü bazen eğlenceli ama genellikle eğlenceli ve şaşırtıcı okul yılını anlatıyor. Üstelik kitap sadece August’un değil ablası Via ve birkaç arkadaşının da gözünden anlatılıyor. Özellikle ablası Via’nın yaşadıkları ve hissettikleri ilk başlarda haksızlık ya da eşitsizlik gibi gelse de düşündükçe haklı olduğuna karar vereceğiniz türde. Augustun sınıf arkadaşları ise müdürün ve sınıf öğretmenlerinin uyarılarına rağmen Augusta bakmaktan arkasından konuşmaktan alamazlar kendilerini. Henüz 10 yaşında çocuklar olduklarından bu davranışları için de onları yargılamamak gerektiğini düşünüyorum. Hepimizin ders çıkaracağı, çıkarması gereken durumları olan bir kitap.

8 Mart 2016 Salı

8 Mart Dünya Kadınlar Günü

8 Mart 1857'de New York'ta yaşanan bir grev ve polisin müdahalesi ile ardından çıkan yangında ölen 129 kadın işçinin ardından Dünya Kadınlar Günü ya da diğer adı ile Dünya Emekçi Kadınlar günü olarak kutlanmaya başlanmış. Kadınların siyasi ve sosyal bilincinin geliştirilmesine ve başarılarına adanmış bu gün kutlama gününden çok bir farkındalık günü. Kadın olmanın gittikçe zorlaştığı bu zamanlarda böyle bir günü gerçek önemi ile hatırlamak gerekiyor. 

Kadınların değerinin bilineceği nice Kadınlar Günlerine...


Zordur kadın olmak!
Kalbin kırılır, umudun kırılır, kolun kanadın kırılır, incinirsin.
Ancak bütün parçaları yine sen toplarsın.
Hep tek parça ve ayaktasın, toparlandığın yüreğinde çok şeyler taşırsın.
Bütün kırıntılara inat!

Bir kadın giderse hayatından çok şey gider...
Mutfakta ki tıkırtılar gider.
Güle güle diyen, hoş geldin diyen ses gider.
Evde ki ses nefes gider.
Bir kadın giderse hayatından bir anne gider
Bir eş gider...
Bir kadın giderse hayatından arkadaş gider
Dost gider.
Bir kadın giderse hayatından
Her şey gider...