23 Nisan 2016 Cumartesi
Cadı Avcısı - Virginia Boecker
Yazarın ilk kitabı olmasına rağmen kurgusu ve dili oldukça akıcıydı Cadı Avcısının. Okuduğum bu kitap okuduğum en başarılı fantastikler arasında yerini aldı. Konusundan biraz bahsetmek gerekirse; Elizabeth 9 yaşından itibaren cadı avcısı olarak yetiştirilmiş ve en iyiler arasında yer almayı başarmış. Ancak bir komplonun kurbanı oluyor ve hapse giriyor. Onu düştüğü bu durumdan kurtaran kişi ise hiç beklemediği ve en nefret ettiği kisilerden biri oluyor. Ailesi saydigi en yakin arkadasina sirt cevirmesi gerekse bile amacindan sapmamayi kafasina koymus Elizabeth peki bu kararı sevdiklerini kurtarmasina yardimci olacak mi? Cevabi bu 400 sayfanin icinde 😊
Sıfır Sayı - Umberto Eco
"Kaybedenler, kendi kendini yetiştirmiş kişiler gibi, kazananlara oranla çok daha geniş bir bilgi ağına sahiptirler; kazanmak istiyorsan tek bir şey bilmen, her şeyi bilmekle zaman yitirmemen gerekir; derin bilginin hazzı kaybedenlere özgüdür. Biri ne kadar çok şey biliyorsa, işleri o kadar ters gidiyor demektir."
"İnsan olanaksız umutlar besleyerek yaşadığı sürece zaten bir kaybedendir. Sonra bunun farkına vardığında da her şeyi boş verirsin."
Okurken çok zorlandığım bir kitap oldu Sıfır Sayı. Bu kadar yormasını da beklemiyordum açıkçası çünkü yazar ve kitapları hakkında çok olumlu yorumlar almıştım. Herhalde bu kitaba özgü bir durum diye düşünerek yazardan soğumamaya gayret göstereceğim. Collona hayatta pekte başarılı olamamışken gazeteci Simeiden iyi bir iş teklifi alır. Gazete için hazırlanan 12 'Sıfır Sayı'yı yönetmesi ve 'asla çıkmayacak olan bir gazetenin hazırlanışı ile geçen 1 yılı' anlatan bir kitap yazmasını ister. Kitabın büyük bölümü bu gazeteye yazı yazan kişiler ve Collona arasında geçmekte ve yaklaşık 70 sayfalık bir bölüm İtalya siyasi tarihini anlatmakta.
"Bir yalan dünyada yaşıyoruz ve sana yalan söylendiğini biliyorsan hep kuşkuda yaşamak zorunda kalıyorsun. Ben kuşkuluyum, daimi olarak kuşku duyuyorum."
Sıfır - Tunç Kılınç
"Önceden tehlikenin geleceğini hissetsen bile üzerine gidersin bazen. İçindeki duvara tosladığında, kendini etrafındaki bir duvara vurma isteği duyarsın. Bilirsin, derinlerdeki yıkım arzusu dış dünyanı da yıkacaktır. Ancak umursamazsın."
Ben bu kitabı ne kadar beğendiğimi anlatacak kelime bulamıyorum. Herşeyi ile çok başarılı... Her sayfada altını çizdiğim en azindan bir cümle var neredeyse. Üzerine bol bol düşünülecek, dersler çıkarılacak, hayatınızı nasıl yaşadığınızı sorgulatacak bir kitap. Bana Dante'nin İlahi Komedya'sını hatırlattı başlarda. Başkarakterimiz Ali, bir arkadaşının ölüm haberini aldıktan sonra kaza geçirir. Durumu ağırdır ve aylar süren bir dizi ameliyata maruz kalır. Ancak, Ali bu sürede bilinçsiz yahut uykuda değildir. Aksine Peponide bir çok insan ile tanışmakta ve bir süre sohbet etmektedir. Kimler yok ki Peponide; Einstein, Steve Jobs, Andy Warhol... Konuştuğu her kişi hayatının bir bölümünü sorgulatır Aliye.
"Hayatım boyunca kendim olabileceğim bir yer aradım. Bu yer bazen bir insanın yüzü oldu, bazen sevdiğim bir kitapta altını çizdiğim cümle, bazen ölüler gibi haftalarca susmanın saltanatını yaşamak, bazen de denizin köpüren mavi kaosunda eritmekle gözlerimi. Ama yetmedi bunlar.
İnsanın kendi olabileceği tek yer kalbidir dedim sonra, insan yalnızken kendisidir diye de uzattım."
Aşk Nerede? - Ayşe Ayhan
"Bazen acı öyle bir seviyeye gelir ki, sana o acıyı hissettirene üzülmekten çok olayın kendisine üzülürsün."
Hep aşk kitabı okumayı pek sevmem çok sıkılıyorum okurken derim ammaa canım Ayşe Hocam yazdıysa onu bayıla bayıla okurum valla 😍 Çok net olarak söyleyebilirim ki okuduğum en iyi aşk kitabıydı Aşk Nerede? En ufak bir sıkılma yaşamadım. Dün akşam bir kaç sayfa okuyayım diye elime aldım ve bıraktığımda saat 3.30 olup kitap bitmişti. Ayşe hocamın kalemine de aşık oldum bu süre içinde tabii. Bu kadar mı içten bu kadar mı samimi yazılır bir kitap...
Deli kızımız Handeyle bol bol gülüp Kubilaya ve sarı çalıya sinir olduk. Eric kafamızı karıştırsa da ona sinir olmayı pek başaramadık en azından uzun süre başaramadık. Benim en sevdiğim karakter Tess oldu. Verdiği öğütler ve samimi tavrını çok sevdim. Kitabın konusuna gelirseek... Hande kreatif direktör olarak çalışmakta olup patronu Kubilaya gönlünü kaptırmış ve bir gün Kubilay bir suprizi olduğunu söyleyince hislerine karşılık bulduğuna inanır. Gelin görün ki Handeciğimiz terfi etmiştir. Kötü haber ise şehir değiştirmesi gerektiğidir. Bunun şokunu atlatamadan Kubilayın nişan haberini ve şirket tatili için İsviçreye gidileceğini öğrenir. Şanssızlık bu başlamışken durur mu hiç? Handeden habersiz uçak saatleri değiştirilir ve maceralar başlaar... Hiç vakit kaybetmeden Hande ve Eric ile tanışın derim ben ve garanti veriyorum pişman olmayacaksınız.
Jose Mauro de Vasconcelos - Zeze
"Hepimiz büyüktük. Küçük küçük parçalarla, aynı üzüntüden payını alan büyük ve hüzünlü kişiler."
"Güneşsiz günleri sevmiyorum. Gelmesiyle gitmesi bir oldu mu seviyorum yağmuru. Uzun sürdü mü, her yanım küflenmiş gibi geliyor."
"Tanrının güneşi bu denli güzelse sen bir de ötekini düşün."
"Hangi güneşi Adam? Çok büyük olan bunu tanıyorum bir tek."
"Daha da büyük olan bir başkasından söz etmek istiyorum. Yüreğimizde doğan güneşten. Umutlarımızın güneşinden. Düşlerimizi de uyandırmak için göğsümüzde barındırdığımız güneşten."
Vasconcelos okumaya ne kadar da geç kalmışım ben. Nasıl güzel kitaplar bunlar😍 Ah Zeze çok özür dilerim senden keşke daha önce tanışsaymışız. Üç kitabı da gözlerim dolu okudum. Tam mutlu olacağız derken yine üzüldük Zeze ile birlikte. 5 yaşından başlayıp 14 yaşına kadar olan sürede Zezenin yaşadıkları anlatılıyor bu üç kitapta. Şeker Portakalı 5-6 yaş civarı okula başlaması, Portuga ile tanışması ve ailesinin zorlu yaşamını içeriyor. Güneşi Uyandiralima geldiğimizde zengin ama aşırı alıngan bir aile tarafından evlat edinilmiş buluruz Zezeyi. Yeni okulu, yüzmeye başlaması ve babası yerine koyduğu Maurice Chevalierin anlatıldığı bu 2.kitapta ergenlik dönemindedir kahramanımız. Serinin son kitabı Delifişekte ise yaşamın katı gerçekliği ile yüzleşen, babasına duyduğu sevgiyi farkeden ve haklarını arayan bir Zeze var karşımızda. Çocuk kitabı olarak konuları biraz ağır bulsamda 7den 70e okunması gereken kitaplar. Yazarın kendi yaşamından alıp hikayeye gizlediği öğeler görüldükçe eserin bu başarısının kaçınılmaz olduğu da anlaşılıyor.
"İnsan yüreğinin, bütün sevdiklerini içine alabilmesi için çok büyük olması gerektiğini bilmelisin."
"Seninki, Zeze, hüzünlü bir güneş. Yağmur yerine gözyaşlarıyla çevrili bir güneş. Olanca yeteneğini ve gücünü keşfetmemiş bir güneş. Senin tüm anlarını henüz güzelleştirmemiş bir güneş. Küçük, bir parça da mızmız bir güneş."
Güneş Makinesi - Çağıl Yaman
"Sorumluluk almak yaptığın şeyleri kabullenmektir, bunun için senden daha aciz insanlar tarafından verilmiş cezaları çekmek değil."
Güneş Makinesi konusu ve dili itibariyle oldukça başarılı bir distopya. 150 sayfa olması hiç bir şey kaybettirmemis kitaba aksine daha etkili olmuş.
Günümüzden yıllar sonrasında geçen kitap Güneşimizin sönmesi sonucu oluşan olayları bir kaçakçının ve koleksiyoncunun gözünden ele alıyor. Halkın 2ye ayrılması ve icat edilen Güneş Makinesi çok başarılı şekilde anlatılmış. Kitapta kafamı karıştıran tek bir nokta var ancak olayların ilerleyişi sebebiyle göze hiç batmiyor. Sonradan kitap üzerine düşündüğümde kafama takıldı sadece. Distopya sever biri olarak ciddi anlamda okunmaya değer bir kitap olduğunu düşünüyorum.
Kırlangıç Dönümü - Sinan Sülün
"Kendi benliğine güzellikler katman için aşık olmak isteyen kişi aşkın ne olduğunu bilemezdi. Aşk hiç ummadığınız, hiç beklemediğiniz bir anda buluverirdi sizi. İnsan aşık olmayı seçmezdi. Aşk onu seçerdi. Sadece varlığını kaybetmeye hazır olan insan o kapıdan içeri girebilirdi."
Son satırları okuyup kitabın kapağını kapatırken düşündüğüm tek şey "Keşke bitmeseydi" cümlesi idi. Bir duygu bu kadar mı güzel bu kadar mı içimize dokunacak şekilde anlatılır... Aşk ve politikanın harmanlanması ile oluşan bir hikaye.
Ali haksız yere hapse atılmış ve on yılını parmaklıklar ardında geçirmiş bir genç. En sonunda özgürlüğüne ve hayranı oldu mavi gökyüzüne kavuştuğunda ablasının yanında yaşamaya başlar. Bir yandan çevirmenlik yaparken bir yandan da eniştesinin çiçekçi dükkanında ona yardım eder. Komşu cafenin bahçesi ise Verdayı ilk gördüğü yer olur. O ilk görüş ile başlayan duygulara Alinin zorlu geçen on yılının etkileride eklenir. Alinin psikolojik durumu, hisleri ve sınıf farklılıklarının böyle güzel kelimeler ile anlatılması sık rastlanan bir durum değil. Tam da bu yüzden kitaplığın en güzel köşesini hak eden bir kitap.
"Çünkü aklımız bencil. Belki de kılavuzumuz aklımız değil, kalbimiz olmalı. Eğer kalbinle düşünürsen sevdiğin kişinin senden önce ölmesini dilersin."
"Babaannem her insanın içinde iyinin ve kötünün olduğunu söylerdi. İçindeki kötüyü yok edersen iyi bir insan olursun. Fakat iyi insan olmak yetmez. Çünkü iyilik bile içinde kibir barındırır. Eğer bir şey olacaksan, iyiyi de yok edip hiç olmalısın."
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)